Batı’nın basmadığı kitap Türkçede: Aslında her şey bu fotoğrafla başladı

2005 yılında İngilizce yazılan fakat “fazla iddialı” olduğu gerekçesiyle Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ve İngiltere’de yayımlanmayan “Savaş içinde Savaş: Anadolu ve Kafkaslar’da doğan kin, intikam ve itham” kitabı ağustos ayında Türkçe olarak Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı.

Kitabın yazarı Dr. Erol Yorulmazoğlu, 1980’li yıllarda ABD’de henüz üniversite talebesiyken bir televizyon kanalında 1915 olaylarına dair soru aldığına, ancak o dönemde konuya dair eğitimin yetersiz olduğuna dikkat çekiyor. Yorulmazoğlu, bu hadise vesilesiyle konuya dair araştırmalarına başladığını belirtiyor.

Yorulmazoğlu, Türk siyaset tarihinde kök salan bir aileye mensuptur. Nitekim, Yorulmazoğlu’nun anneannesi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 23 Nisan kutlamalarında çekildiği bir fotoğraf karesinde birlikte poz verdiği “beyaz başlıklı kız” olarak bilinen Nuriye İdil’dir. Nuriye İdil’in babası Sıtkı Gür ise 23 Nisan 1920 yılında Birinci dönem milletvekili ve Kuva-yı Milliye mensubudur.

Erol Yorulmazoğlu’nun anneannesi Nuriye İdil’in Atatürk’le fotoğrafı

1915 İLE SINIRLI DEĞİL

Kitabında, Ermeni diasporasının iddialarının 1915 yılıyla sınırlı olmadığını belirten Yorulmazoğlu, diasporanın Osmanlı Devleti’nin zayıfladığı bir dönemde argümanlarını 1915-1923 yıllarını kapsayacak şekilde genişlettiğini yazıyor. Böylelikle, 1923 yılında kurulan yeni Cumhuriyet ile Mustafa Kemal Atatürk’ün liderlik ettiği hükümet de bu iddiaların hedefi hâline geldi.

Hadiselerin yaşandığı sırada devam eden Birinci Dünya Savaşı’nda, 10 milyonu asker, 7 milyonu da sivil olmak üzere dünya çapında 15-22 milyon kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Savaş sırasında 800 bin asker ve iki milyondan fazla sivil kaybı veren Osmanlı Devleti’nde ise bu kayıpların çoğunu Müslümanlar oluşturdu.

AVRUPA’NIN TÜRK KARŞITLIĞI NASIL BAŞLADI

Yorulmazoğlu, kitabında İngiltere’nin Gladstone hükümetine kadar Türk imparatorluğuna karşı düşmanca bir tavır sergilemediğini belirtiyor. Dananın kuyruğu ise Rusların kışkırtmalarıyla 1876’da çıkan Bulgar İsyanı’nda yaşanan insanlık trajedilerini W. E. Gladstone’un kaleme aldığı “Bulgar Vahşetleri ve Doğu Sorunu” adlı yazıda kopuyor. Yazıda Türkler aleyhine bağnaz görüşlerin olduğunu belirten Yorulmazoğlu, yazının günümüzde Batı’da var olan Türk karşıtlığının temelini oluşturduğu kanaatinde.

William Gladstone

ERMENİ İSYANININ ÇIKMASI

Birinci Dünya Savaşı kapsamında Osmanlı ordusunun Ruslara karşı Doğu’da mücadelesi devam ederken, 20 Nisan 1915 yılında Van’da Ermenilerin isyana kalktığını belirten Yorulmazoğlu, isyanlar sırasında Ermenilerin Müslüman halka yönelik katliamlar gerçekleştirdiğini yazıyor kitabında.

Bu isyanların, Rusların Osmanlı topraklarını işgal etmek ve bağımsız bir Ermeni devleti kurma amacıyla çıkarıldığını yazan Yorulmazoğlu, Osmanlı’nın 1915 yılında Ermeniler için uyguladığı tehcirin (zorunlu göç) yeni olmadığını yazıyor.

BATI DA YAPTI

Amerikalılar, İngilizler, Fransızlar ve İspanyolların da tehcir uygulamasını tarihte kullandıklarına dikkat çeken Yorulmazoğlu, ABD hükümetinin 1830 yılında Kızılderili Tehcir Kanunu (Indian Removal Act) ile yerli Amerika kabilelerini doğu bölgelerinde topraklarından uzaklaştırdığını yazıyor.

Cherokee Creek, Choctaw, Chickasaw ve Seminole gibi yerli yerleşimcilerin bulunduğu bölgeler, pamuk tarımı için çok değerli olurken, 1828 yılındaysa Cherokee bölgesinde altın da bulunmuştur. Bunların yanı sıra, “Tanrı’nın Amerikan halkına batıya doğru genişlemeye yönlendirdiği” inancı da dönemin ruhuna hakimdi.

Gözyaşı Yolu, Robert Lindneux’un tuval üzerine yağlıboya tablosu, 1942.

EN BÜYÜK TRAJEDİLERDEN BİRİ

Yorulmazoğlu, Gözyaşı Yolu (Trail of Tears) olayı olarak da bilinen, Cherokee kabilesinin zorunlu göçü sırasında açlık ve hastalık nedeniyle binlerce kayıp vermesini en büyük trajedilerden biri olduğunu yazıyor.

Öte yandan, İkinci Dünya Savaşı sırasında da ABD hükümeti, Japon asıllı Amerikalıların evlerinden zorla çıkarıldığı ve tehcire zorladığı da tarih kayıtlarında yer alıyor. Japonların gerçekleştirdiği Pearl Harbor saldırısı sonrasında başlayan tehcir hareketinin ana motivasyonu ise “güvenlik” gerekçeleriydi. Tehcir kapsamında 120 bin Japon-Amerikalı zorla göç ettirildi.

1898 yılında da Filipinler yönetiminin İspanya’dan ABD’ye geçmesi sonrası yerel halkın bağımsızlık mücadelesi başlatmasıyla, dönemin ABD hükümeti yine tehcir uygulamasına başvurmuştu. Yorulmazoğlu, bu uygulama sırasında Batangas ve Samar gibi bölgelerde binlerce Filipinlinin açlık ve hastalık sebebiyle yaşamını yitirdiğini yazıyor.

İNGİLİZLER DE TEHCİRE BAŞVURDU

İngiltere baktığımızda ise Yorulmazoğlu, Güney Afrika’daki Boer Savaşı (1899-1902) sırasında Hollandalı ve Alman kökenli Boer halkını kontrol altına almak amacıyla binlerce insanı toplama kamplarında yerleştirdiğini yazıyor. Bu uygulamayla birlikte binlerce çocuk ve kadın, hastalık-açlık sebebiyle yaşamını yitirmiştir.

FRANSA CEZAYİRLİLERİ TEHCİR ETTİ

1830 yılında Cezayir’i Osmanlı’dan alan Fransa, 1962 yılında Cezayirlileri zorla göç ettirerek, yerel halkın arazilerini Fransız göçmenlere tahsis etti. Yorulmazoğlu, 1830-1871 yılları arasında Fransa’nın faaliyetleri sebebiyle yaklaşık bir milyon Cezayirlinin hayatını kaybettiğini belirtiyor.

SARIKAMIŞ FELAKETİ

22 Aralık 1914-15 Ocak 1915 tarihlerinde planlanan Sarıkamış Harekatı sırasında lojistik ve planlama eksiklikleri sebebiyle 90 bin Osmanlı askerinin hipotermi sebebiyle, geri kalanların da Ruslarla çarpışırken şehit olmasına dikkat çeken Yorulmazoğlu, böyle bir dönemde Osmanlı’nın Ermeni tehcirine başladığına dikkat çekiyor.

‘ERMENİ SOYKIRIMI’NIN İNKARI SUÇ SAYILDI

Avrupa kıtasında “Ermeni Soykırımı”nı inkâr etmenin önünü tıkayan ve bunu suç sayan ilk kanun 1995 yılında İsviçre’de yürürlüğe girdi; Fransa, Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, Slovakya, Lüksemburg ve Çekya da bu kanunu uygulamakta İsviçre’yi takip etti.

Yorulmazoğlu kitabında, bu uygulama kapsamında 2005 yılında İsviçre’de yaptığı bir konuşmada Ermeni meselesinde “soykırım” yaşanmadığını belirten Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in, söylemleri dolayısıyla suçlu bulunup para cezasına çarptırılmasını hatırlatıyor

Yorulmazoğlu, kitabında Tarihçi Justin McCarthy’nin The Ottoman Turks: An Introductory History to 1923″ kitabından şu alıntıya yer veriyor:

“Osmanlı sistemi, yüzyıllar boyunca Müslümanların, Yahudilerin ve Hıristiyanlığın farklı mezheplerinin bir arada var olmasına olanak tanımıştı. Antik Çağlardan bu yana hiçbir büyük imparatorluk böyle bir dinî çoğulculuğa tahammül göstermemişti. Farklı dinlerin hayatta kalmasını, Avrupa’daki hoşgörüsüzlükle karşılaştırmak bile Osmanlı hoşgörüsünün ne büyük bir başarı olduğunu görmek için yeterlidir.” Dr. Erol Yorulmazoğlu

Ulaş Fakir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir